"DÜNYA DOKTORLARI, YIKICI DEPREMİN ARDINDAN TÜRKİYE'DE VE SURİYE'DE DAYANIŞMAYI BÜYÜTÜYOR"
Yıkıcı depremden aylar sonra Dünya Doktorları, yetersiz finansmana rağmen Türkiye ve Suriye’de depremden etkilenen insanlarla dayanışmaya, onların sağlık hakkına ve insani yardıma erişebilmeleri için mücadele etmeye devam ediyor.
Türkiye’nin güneydoğusunu ve Suriye’nin kuzeybatısını vuran şiddetli depremin üzerinden yedi ay geçmesine rağmen, vatandaşlar depremin acımasız sonuçlarıyla baş edebilmek için acil insani yardıma ihtiyaç duymaya devam ediyor. Deprem sonucunda yaklaşık 60.000 kişi hayatını kaybederken, 5 milyon kişi ise ülke içinde yerinden edildi.
Sadece Türkiye’de, Richter ölçeğine göre 7,8 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin 25.000 artçı sarsıntısından 156.321 bina etkilendi. Dünya Bankası rakamlarına göre maddi kayıpların 34 milyar dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor ki bu, Türkiye’nin Gayri Safi Milli Gelirinin %9’una denk gelmekte.
Suriye sınırının öte yanında bulunan Afrin kasabası, Suriye’de depremden en çok etkilenen kentlerden biri oldu. Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı kasabada 7.400 binanın yanı sıra 32 hastane ve bölgede faaliyetlerini durdurmak zorunda kalan çeşitli STK’lara ait 50 sağlık tesisi de depremden zarar gördü.
Son yüzyılın en ölümcül depremlerinden biri olan 6 Şubat depremlerini takip eden günlerde pek çok ülke kurtarma ekipleri ve insani yardım göndererek afetzedelere yardıma koştu. Ancak, felaketi takip eden günlerde yapılacak yardımlara ek olarak, etkilenen bölgelerin sonraki aylarda da yeniden inşa ve sağlık hizmetleriyle desteklenmeye devam edilmesi kaçınılmaz görünüyor.
Dört ayda 15.000 kişiye yardım
Bu çerçevede, Hakan Bilgin’in başkanlığını yaptığı Dünya Doktorları’na bağlı doktorların sahada yürüttüğü çalışmalar büyük önem taşımakta. Depremin üzerinden geçen 7 ayda sonrasında, etkilenen nüfusun ihtiyaçları hala çok fazla, Buna karşılık, depremin etkilerini hafifletmeye yönelik uluslararası fonlar azalıyor. Bu kuruluşun doktorlarından biri olan Mustafa, “Elimizden geldiğince çok insana yardım etmeye çalışıyoruz, ancak elimizdeki fonlar ve kaynaklar çok sınırlı” diyor.
Mustafa, Dünya Doktorları’nda olduğu gibi bir STK’nın çalışmalarının önemli bir bölümün bağışlar ve fonlar yoluyla yürütüldüğünü, bu nedenle şu anda önlerinde bulunana en büyük zorluğun azalan ana finansman kaynakları olduğunu açıklıyor. Ancak zorluklara rağmen Dünya Doktorları mobil sağlık birimleri dört ay içinde yaklaşık 15.000 kişinin sağlık hizmetlerine ulaşabilmesini sağladı.
Mustafa, “Gerekli finansmanın eksikliğinden dolayı potansiyelimize ulaşamamamız hayal kırıklığı yaratıyor, bu yüzden daha fazlasını sunamıyoruz” diye ekliyor.
Bununla birlikte Dünya Doktorları’nın kendisi de de depremden doğrudan etkilendi. Kuruluş, depremde dört personelini kaybetti: Suriye Program Koordinatörü, laboratuvar teknisyeni, güvenlik görevlisi ve bir ebe. Geride kalanlar ise psikolojik ve fiziksel ağır bir acı yaşamak zorunda kalırken, Türkiye’de depremden en çok etkilenen şehirlerden birinde bulunan Dünya Doktorları’nın Antakya’daki ofisi ise ağır hasar gördü.
Zorluklara ve risklere rağmen Dünya Doktorları, kurtarma ve yardım çalışmalarını kolaylaştırmak için elindeki tüm araçları sundu. Kendi sağlık ekibinin yanı sıra gönüllü ve stajyer doktor ve hemşirelerin yanı sıra Médecins du Monde Uluslararası Ağı’na üye diğer ülke ofislerinden de destek aldı.
Türkiye, yaklaşık 4 milyon kayıtlı mülteciyle dünyanın en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerinden biri. Yalnızca İstanbul’da, resmi verilere göre, tahminen 640.037 düzensiz veya belgesiz göçmen bulunuyor.
Dünya Doktorları bünyesinde görev alan personel sayısının yüksek olması nedeniyle Hatay’ın Altınözü ilçesinde yeni bir konaklama merkezi açılması gerekiyordu. Mobil sağlık birimleri ve güvenli alan aracılığıyla depremden etkilenenlerin ilk andaki acil ihtiyaçları karşılanmış olsa da, Dünya Doktorları bölgedeki sanitasyon hizmetlerinin kritik durumu nedeniyle bulaşıcı hastalıkların yayılması, hamile kadınların karşılaştığı zorluklar, psikolojik ihtiyaçlar ve artan toplumsal temelli şiddet riski gibi depremden sonra ortaya çıkabilecek sorunlar konusunda da uyarılarda bulundu. Bu anlamda, kontrol edilmesi her zaman kolay olmasa da, depremi takip eden bir ay boyunca Türkiye’nin etkilenen bölgelerinde 25.000 doğum beklendiğinden, kadın ve çocukların güvenliğini sağlamak amacıyla psikolojik ve jinekolojik hizmetlerin sunulduğu bir alan oluşturuldu.
Kuruluşun çabaları ve sıkı çalışması ile önemli sonuçlara ulaşıldığı görülüyor. Birinci basamak sağlık hizmetleri düzeyinde Dünya Doktorları, 16,028 tıbbi muayene gerçekleştirmiş, bu muayeneler sonucu hastaların %92’sine gerekli ilaçları sağlamış. Kuruluşun hizmet götürdüğü insanların %63’ü kadın, %25’i ise mülteci. Ayrıca, depreme yönelik müdahalesindeki başarısı nedeniyle Dünya Doktorları, halihazırda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile birlikte Sağlık Koordinasyon Grubuna eş liderlik etmekte.
Psikolojik destek
Psikolojik yardımla ilgili olarak Dünya Doktorları, şu ana kadar 5.706 katılımcıya psikolojik sağlık ve psikososyal destek hizmetleri sağlamış durumda. Dünya Doktorları psikologları ve klinik psikologları tarafından desteklenen depremzedelerin en sık yaşadığı sorunlar arasında deprem travması (%50), akut stres (%15), davranış bozuklukları (%5) ve depresyon (%5) yer alıyor.
Dünya Doktorları ayrıca Suriye’de Afrin ve İdlib gibi depremden etkilenen bölgelerinde iki mobil sağlık birimi ile hizmet vermekte ve 3. seviye bir sahra hastanesi kurmakta. Dünya Doktorları, Hatay’da sahaya inerek depreme müdahale eden ilk insani yardım kuruluşlarından ve en aktif olanlardan biri.
Fakat bunun yanında, tüm dünya depremzedelerin yardımına koşmuş olsa da Suriye, ülkedeki savaş durumu ve Suriye hükümetine uygulanan yaptırımlar nedeniyle kuzey komşusu kadar yardım alamadı.
Dolayısıyla Suriye’deki sağlık altyapısı da oldukça kırılgan durumda. Depremden önce iç çatışmalar nedeniyle ülkedeki sağlık çalışanı sayısı zaten yetersizdi: Doktorlar ve hemşireler savaş sırasında hedef haline gelmiş ve birçoğu ülkeyi terk etmeyi tercih etmişti.
Mülteci krizinde Dünya Doktorları
Dünya Doktorları’nın deprem sırasındaki iyi yönetimi ve çalışmalarının bir kısmı, kuruluşun farklı zorluklarla başa çıkma konusundaki kapsamlı deneyiminden kaynaklanıyor.
Kuruluş, Türkiye’deki mültecilerin korunması ve sağlık hizmetlerine erişiminde de kilit bir rol oynamakta. Türkiye, yaklaşık 4 milyon kayıtlı mülteciyle dünyanın en çok mülteci barındıran ülkelerinden biri. Sadece İstanbul’da, resmi verilere göre, 640.037 düzensiz göçmen olduğu tahmin edilmekte.
Ülkedeki mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin birçoğu yoksulluk içinde yaşamakta ve inşaat, tekstil ve tarım gibi emek-yoğun sektörlerde çalışmakta. Bu kişilerin büyük bir kısmının yasal belgeleri bulunmamakta, bu da onların sağlık ve eğitim gibi temel hizmetlere erişimlerini engellemekte.
Bu nedenle, ülkedeki farklı sivil toplum kuruluşları her yıl kendi bölgelerindeki 12.000’den fazla göçmene cinsel sağlık ve üreme sağlığını da içeren birinci basamak sağlık hizmeti sunmaktadır. Dünya Doktorları, özellikle kırsal alanlardaki mevsimlik işçilerin ve kentsel alanlardaki düzensiz göçmenlerin sosyal olarak korunmalarına odaklanıyor.
Çocuklar, bu tür çatışma ve krizlerde her zaman olduğu gibi, en çok etkilenenlerden. Bu amaçla Dünya Doktorları, özel ihtiyaçları olan çocuklar da dahil olmak üzere onları yerel okullara entegre etmek için programlar geliştiriyor.
Ana Hedefler
Dünya Doktorları, Türkiye’deki faaliyetleri için genel olarak iki hedef belirlemiş:
- Hakların ve hizmetlerin korunması ve geliştirilmesi yoluyla mülteciler ve sığınmacılar için güvenli bir ortam sağlamak.
- Türkiye Cumhuriyeti kanun ve yönetmeliklerine uygun olarak sağlık, sosyal ve hukuki hizmetlere erişimin artırılması. Bu amaçla Dünya Doktorları, mevsimlik işçilerin birinci basamak sağlık hizmetleri, cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve ruh sağlığı ve psikososyal destek hizmetlerine erişimine odaklanmaktadır.
Türkiye’deki ofislerine ek olarak Dünya Doktorları’nın Suriye’nin kuzeybatısında faaliyet gösteren sekiz sağlık merkezi bulunuyor. Bu sayede bölgedeki sağlık hizmetlerini izleyip kontrol edebiliyorlar. Halep ve İdlib bölgelerinde bulunan bu merkezler temel sağlık hizmetleri sunmakta, birinci basamak sağlığı, ruh sağlığı ve psikolojik iyi olma halini ve cinsel sağlık ve üreme sağlığını desteklemekte. Ayrıca Suriye’deki medikal ekipler, bölgede 12 yıllık savaş nedeniyle mevcut olan yetersiz beslenme ile de mücadele ediyor, aşılama kampanyaları yürütüyor. Dernek, özellikle pandemi sürecinde COVID-19 tanısı için PCR testleri yapmak üzere donatılmış laboratuvarlara sahip.
Bilgin, Türkiye’nin güneydoğusunu yerle bir eden depremden önce de Hatay’da, on yıldan uzun bir süre önce başlayan acımasız savaştan kaçan binlerce Suriyeli yerinden edilmişlere yardım etmek için çalışıyordu. Dünya Doktorları, 2015 yılında doğdu ve o zamandan beri komşu ülkedeki savaş boyunca her ay 35.000’den fazla kişiye ulaştı.
Savaşın yarattığı yıkım ve dehşete, her iki ülkede de 60.000’den fazla kişinin ölümüne neden olan bu doğal afetin yarattığı ıssızlık da ekleniyor. Tüm bu olanlar karşısında elbette üzüntü ve endişe mevcut, ancak Bilgin bu sorunlar karşısında yıkılıp kalmayı reddediyor. “Depremin üzerinden geçen 7 ay sonrasında uluslararası yardımların önemli bir bölümü geri çekilirken, halen Suriye sınırındaki Antakya (Hatay) bölgesinde yaşayan halkın kendilerine ve kendileri gibi insan yardım kuruluşlarına ihtiyaç duyduklarını biliyor. Hizmetlerin devamını ve etkinliğini sağlayan finans kaynakları ve fonlar giderek azalırken, bu elbette hiç kolay bir iş değil. Oldukça belirsiz bir geleceğin varlığına rağmen, önemli olan pes etmemek,” diyor ve ekliyor Bilgin: “Nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için asgari sağlık altyapısının muhakkak kurulması gerekiyor.”
Depremden önce Hatay’da yaklaşık bir düzine hastane varken, deprem sonrası sadece Reyhanlı’da özel bir hastane ve yaklaşık 50 kilometre ötede Dörtyol’da bir hastane kalmıştı. Evsiz vatandaşların sayısı binlerle ifade ediliyor. Binalar çökmüş durumda ve hala ayakta olanlar o kadar kötü etkilenmiş durumda ki, yaşamak için tehlikeli oldukları için onlar da yıkılıyor ve yeniden inşa edilmeleri gerekecek.
"Her şey yok olmuş durumda; en büyük sorun ise yeterli sayıda sağlık personelinin olmaması." - Hakan Bilgin, Dünya Doktorları Kurucu Başkanı. Tıp eğitimini tamamladıktan sonra uzun yıllarını insani yardım alanında çalışarak geçirmiş. Şu anda, birkaç ay önce 60.000'den fazla insanın ölümüne yol açan bir depremin meydana geldiği Türkiye-Suriye sınırındaki Hatay'da.
Depremin üzerinden yedi ay geçmesine rağmen korku ortadan kalkmadı: “Yaşananların ışığında insanlarda yazın gelişine, kışın ne getireceğine dair genel bir korku hakim…” Bilgin’e göre sorun, sadece binlerce kişinin ölümüne ve her şeyin yıkılmasına neden olan bir depremin yaşanmış olması değil, aynı zamanda bunun ardından gelen sonuçlar. Örneğin, yetersiz su ve temiz suya erişimdeki sıkıntılar.
Bilgin karamsar bir görüntü vermeyi reddediyor ve deprem sonucu oluşabilecek potansiyel sağlık sorunlarını ya da hastalıklar üzerine düşünüyor. Bu nedenle bölgede sağlık hizmetine erişimin ne kadar zor olduğu düşünüldüğünde, insanların bir an önce tedavi olabilmesi için sağlık ve lojistik ekibiyle birlikte var gücüyle çalışıyor. “Amacımız ve çalışmalarımızı var gücüyle yürütmemizin sebebi, insanların yaşama tutunabilmesi için sağlık hizmetlerinin mümkün olan en kısa sürede burada olması” diyor.
Birçok doktor öldü ya da kenti terk etti
Ancak sorun sadece altyapı eksikliğinden kaynaklanmıyor. Suriye’deki savaş ve şimdi de deprem nedeniyle çok sayıda doktorun güvenlik arayışıyla bölgeyi terk ettiğini söylüyor Bilgin. Yeterli sayıda araç ya da personel yok. “Suriye’nin bu sınır bölgesinde, savaştan önce 1.000 kişiye 3,5 doktor düşüyordu; Türkiye’de bu sayı genel olarak 1, Antakya’da ise 1.000 kişiye 0,86 idi. Şimdi ortalama 1.000 kişi başına 0,2 veya 0,3 doktor düşmekte. Sadece sağlık personelinin sayısı büyük ölçüde azalmakla kalmadı, aynı zamanda kalanlar da hastalara bakmakta zorlanıyor çünkü bunu yapacak gerekli altyapı yok.”
Ve bu durumun Suriye’de olduğu kadar etkilenen Türk bölgesinde de mevcut olduğunu belirten Bilgin, “Savaştan önce zaten sağlık personeli sıkıntısı vardı. Savaş sırasında birçok doktor ve hemşire öldü; önemli bir bölümü de ülkeden ayrılmak zorunda kaldı,” diyor ve ekliyor: “İhtiyaç yüksek olmasına rağmen savaş koşulları nedeniyle doktor ve sağlık personeli işe almak neredeyse imkansız. Bu, karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri.”
Artan maliyetler
Bu durum karşısında, hem Suriye hem de Türkiye tarafında bu altyapıların oluşturulması, tıbbi ekipmanla donatılması ve doğru personelin bulunması büyük zorluklar haline gelmekte. Bu, derneğin, çoğu büyük bir dayanışma gösteren Türklerin kendilerinden olmak üzere aldığı özel bağışlar sayesinde yavaş yavaş elde ettiği bir şey. Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş da her şeyin fiyatının artmasına neden oldu. “Depremden önce 1.500 ya da 2.000 dolar değerinde olan bir şey, şimdi 5.000 ya da 6.000 dolar değerinde. Ve bu bize bağlı olan bir şey değil. Piyasa böyle, piyasa böyle işliyor. Tabii eğer onları (gerekli malzeme ve ekipmanı) bulursan! Bu da bir sorundu özellikle ilk günler ve ilk haftalar…
Bilgin, bu altyapıların ne karmaşık olduğunu ne de yüksek kalitede mühendislik gerektirdiğini vurguluyor. “İhtiyacımız olan şey, insanları kabul edebileceğimiz tek katlı küçük binalar” diyor ve onlar için en acil olan şeyin, profesyonel sağlık çalışanlarına ulaşmak olduğunu belirtiyor.
Belirsiz bir gelecek
Atalayar, Hakan Bilgin ile birlikte Antakya’nın (Hatay) sokaklarına, mevcut yıkıma, kaosa, ayakta kalan ancak yaşanabilir olmayan binaları yıkmak için kullanılan makinelere, havadaki hüzne ve aynı zamanda yeniden ayağa kalkma arzusuna tanıklık etme fırsatı buldu. “Antakya’da insanlar yorgun, düşüncelere dalmış….ve çaresiz. İşleri, iş yerleri yerle bir oldu, birikimleri bir anda yok oldu, dakikalar içerisinde hayatları altüst oldu…. Ve bu insanlar bir günde her şeylerini kaybettiler. Dolayısıyla şimdilik herhangi bir gelecek göremiyorlar” diyen Bilgin, 300 çocuğun eğitim göreceği bir okul açmayı planladıklarına da değiniyor.
Onu en çok endişelendiren bir başka konu da, depremin yarattığı korkunç yıkımın şahitliğinin yol açtığı bir travmayla büyüyecek olan ve korkunç şeyler yaşamış bir nesil olan çocuklar… Bu nedenle Dünya Doktorları’nın ekibinde çocuk doktorları ve psikologlar da yer alıyor. Bilgin, Antakya’daki insanların depremden önce iyi, sakin, kaliteli bir yaşamları olduğunu, çoğunlukla üst orta sınıftan, güzel arabaları, güzel evleri, işleri ve gelirleri olduğunu hatırlatıyor ve bu insanların kendilerini sadece birkaç saat içinde, çok acı bir şekilde, konteynerlerde yaşarken bulduklarını belirtiyor.
Dünya Doktorları ekibi, çok ihtiyaç duyulan sağlık hizmetlerini sağlamak için çalışmalarına ara vermeden devam ediyor. Suriye tarafında Halep vilayetine bağlı Cinderes, Afrin ve Celeme bölgelerinde üç adet sağlık merkezleri bulunuyor. Cinderes’te aynı zamanda bağışlar ve iş birlikleri sayesinde ameliyathanesi de olacak bir sahra hastane inşa edilmiş durumda. Atalayar ile yaptığı röportajda da belirttiği gibi sorun, bölgede çalışmak isteyen sağlık personeli bulmak. Türk tarafında koordinasyon merkezleri ve kampları var. Kurulan çadır ve konteynerler şimdilik depremin harap ettiği ev ve hastaneler olarak hizmet vermeye devam edecek.
Dr. Mustafa, Halep vilayetinden. Suriye'de savaş başladıktan üç yıl sonra, pek çok Suriyeli gibi o da sınır bölgesine taşınmış. O da diğer pek çoğu gibi ailesiyle birlikte yeni bir yaşama başlamak için koca bir hayatı geride bırakmış. Fakat taşındığı Türkiye'de eşi ve altı yaşında olan kızıyla birlikte korkunç depremi yaşamış 6 Şubat sabahı.
Doktor Mustafa hayata şükrediyor; binlerce insan onun ailesi kadar şanslı değildi
Dünya Doktorları’nın Suriye Program Koordinatörü Dr. Mustafa’nın hikayesi bir direniş, hayatta kalma ve başkalarına adanmışlık hikayesi… Suriye’deki savaşın bıraktığı derin izleri hala benliğinde taşırken, Türkiye’ye taşındıktan sonra 6 Şubat’ta Hatay’da meydana gelen depremin dehşetine de tanıklık etti Mustafa. Hayatı, ona ihtiyacı olanların yanında geçti.
Dr. Mustafa, Halep vilayetinden. Suriye’de savaş başladıktan üç yıl sonra, pek çok Suriyeli gibi o da sınır bölgesine taşınmış. O da diğer pek çoğu gibi ailesiyle birlikte yeni bir yaşama başlamak için koca bir hayatı geride bırakmış. Fakat taşındığı Türkiye’de eşi ve altı yaşında olan kızıyla birlikte korkunç depremi yaşamış 6 Şubat sabahı.
Bir doktor olarak en savunmasız kişilere yardım etmeye karar vermiş. İlk olarak, Suriyeli mültecilerin acil ihtiyaçlarına yardımcı olmak için Dünya Doktorları’nın Suriye’deki medikal operasyonlarına katılmış. Sıfırdan başlamış. Şu anda bir yaşında olan ikinci oğlu ise burada, Türkiye’de doğmuş.
O unutulmaz 6 Şubat günü, yer sarsılmaya başladığında evlerindeymişler. Deprem anında birçok insanın yaşadığı gibi o da o an donup kalmış, nasıl tepki vereceğini bilememiş. Kızı ona evi terk etmeleri gerektiği söylemiş ama herkes şoktaymış. Şimdi Atalayar röportajında yaşadığı o zor anları hatırlıyor. Hatırlamak, sanki o sahneleri yeniden yaşamak gibi geliyor ona. O anlarda dışarıya çıkarak kapısını çalan bir komşusu sayesinde şok halinden çıkmayı başarıp tepki verdiğini ve ailesiyle beraber sokağa çıktıklarını anlatıyor. Şimdi tüm ailesi güvende ve kendisi Hatay’da ve Suriye’de insani yardım operasyonlarını yürütürken, ailesi İzmir’de yaşıyor.
Önce savaş, sonra deprem
Dr. Mustafa, her şeye rağmen hayata bir kez daha teşekkür ediyor. Çünkü binlerce insanın, kendisi, eşi ve hayatta kalan çocukları kadar şanslı olmadığını biliyor. Ve kendileri kadar şanslı olmayan diğer çocukları, kızının arkadaşlarını, onların ebeveynlerini, komşularını, akrabalarını, tanıdıklarını hatırlıyor. Kızına, arkadaşları olan ikizlerin öldüğünü nasıl söyleyeceğini merak ediyor.
Birlikte olmasalar da ailesinin güvende olduğunu ve Dünya Doktorları ekibiyle birlikte birçok insanı kurtardığını biliyor. Bugünlerde, farklı sorumlulukları veya görevleri arasında, insanlara yardım etmek için her gün saha taramasına çıkan tüm mobil birimleri koordine etmek, sahadaki mevcut durumu analiz etmek, her bölgedeki koşullara göre ortaya çıkabilecek olası sorunları ve hastalıkları öngörmek bulunuyor Dr. Mustafa’nın. Önce mültecilere, şimdi de depremden etkilenenlere yardım sağlamak için çalışıyor.
“Deprem sonrasında önce başka bir şehre taşınmak zorunda kaldık. Ailelerimizi daha güvenli yerlere taşıdık ve biz de depremden etkilenen Türkiye ve Suriye halkına destek için burada kaldık. Sabah kalkıyoruz ve faaliyetlerin nasıl gittiğini görmek için ekiplerimizle iletişim kuruyoruz” diye anlatıyor Atalayar‘a.
Dr. Mustafa, Suriye tarafında ise birinci basamak sağlık hizmeti veren 8 klinikte çalışıyor. Depremden sonra travma vakalarında bir artış olduğunu ve hastaların stabilize edilmesine yardımcı olduklarını, bazı klinikler hasar görmesine rağmen onları kısa sürede yeniden açabildiklerini belirtiyor.
Türkiye tarafında ise Dr. Mustafa, depremden kısa bir süre sonra Antakya bölgesindeki tüm yaralılara yardım etmeye başladı. Mustafa, ilk günlerde çok sayıda yaralı olduğunu, bu boyutlarda bir felaket karşısında onlara gerekli tıbbi müdahale için yeterli imkanların olmadığını ve zor günler yaşadıklarını hatırlıyor. Bu nedenle, Dünya Doktorları’nın İzmir ve İstanbul ekipleri mobilize edilerek bir süre Hatay’daki operasyonlara dahil olmuşlar.
Dünya Doktorları Kurucu Başkanı Bilgin gibi Dr. Mustafa da Atalayar‘a yaptığı açıklamada, fon ve finansman bulmanın karşılaştıkları en büyük sorunlardan biri olduğunu, çünkü bu kaynakların çok sınırlı olduğunu ve verilen hizmetlere ihtiyaç duyan çok sayıda insan olduğunu vurguluyor.
“Sağlık alanında faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşu olduğumuz için bazı kısıtlamalar var ve neyi yapıp neyi yapamayacağımız konusunda şüpheler var. Fakat gerekli deneyime ve iradeye sahip olduğumuzu zaten kanıtlamış durumdayız,” diyen Mustafa, bu çalışmaları sürdürebilmek için daha fazla kaynağa ihtiyaç duyduklarını belirtiyor ve ekliyor: “Bölgenin harabe halinde olduğunu, prefabrik bile olsa yeni tesislere, sıhhi malzemeye, ilaca ve onlara yardım eden insanlara ihtiyaç olduğunu unutmayalım.”
"Gidip sokaklarda yürüyene ve buranın artık hayalet bir kasaba olduğunu, tek bir binanın bile kalmadığını, her şeyin yıkıldığını görene kadar... gerçekten anlamıyorsunuz."
DÜNYA DOKTORLARI PROGRAM KOORDİNATÖRÜ
Diğer pek çok profesyonel gibi o da bölgede kalıp bölgedeki insanların ihtiyaçlarına cevap vermek için katkıda bulunmak istemiş Dr. Mustafa. Ancak önce bu korkunç felaketi yaşamanın, sonra da tüm şehrin, binaların, hastanelerin, iş yerlerinin yerle bir olduğunu görmenin ne kadar zor olduğunu anlatıyor… “Kolay değil ama insanlar dirençli olmalı ve destek istemekten çekinmemeli. Biz de dahil olmak üzere bölgedeki insanlara destek olmaya, onlarla dayanışma içinde olmaya çalışan insanlar var, bu yüzden hem yardım istiyoruz hem de yardım ediyoruz ve onlarla dayanışmayı sürdürüyoruz.”
Şehri ve hayatları yeniden kurmak
Suriyeli ve Türk vatandaşlar yavaş yavaş hayatlarını yeniden kurmaya çalışıyor. Konteynerlerde yaşamak veya başka şehirlere taşınmak çok zor ve zahmetli. Dr. Mustafa, insanların yavaş yavaş geri döneceğine inanıyor, çünkü onlar buralı.
“Bu anlaşılması çok zor bir şey. Bunu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Ben Suriyeliyim. Şehrimi terk etmek zorunda kaldım. Şimdi Suriye’ye gitme fırsatım olduğunda, her seferinde gitmeye çalışıyorum. Ama bu benim için değil, ailem ve çocuklarım için, onların güvenliği için. Orası benim evim, senin bağlı olduğun bir şey.”
Antakya’da her şeyini kaybetmiş ve şu anda evsiz olan, kurmayı başardıkları geçici konteynerlerde yaşayan arkadaşlarının, meslektaşlarının ve komşularının yaşadıklarını neredeyse gözyaşları içinde anlatırken onu dinlemek gerçekten çok zor.
“Antakya’nın (Hatay) yıkımından neredeyse gözyaşları içinde, boğazları düğümlenerek bahsediyorlar ama aynı zamanda şehri ve hayatları yeniden kurmaya, yeniden ayağa kalkmaya kararlılar. Tekrar nerede yaşayacaklar, başka bir şehre taşınmayı düşünmüyorlar” diyor Mustafa.
“Medyanın da gösterdiği gibi, herkes depremin her şeyi, on binlerce vatandaşın hayatını nasıl mahvettiğini biliyor, ama gidip sokaklarda yürümedikçe ve buranın artık hayalet bir şehir olduğunu, tek bir binanın bile kalmadığını, her şeyin yıkıldığını görmedikçe… bunu gerçekten anlayamazsınız. Hayatta kalmanız gerekiyor, özellikle de bir aileniz ve çocuklarınız varsa… Yetişkinler bunu anlayabilir ama çocuklara bunu açıklayamazsınız” diyerek sözlerini noktalıyor Dr. Mustafa.
Suriye tarafında, Hakan Bilgin başkanlığındaki Dünya Doktorları ekibi, üç merkezde poliklinik olarak çalışıyor. Mobil sağlık birimleri, depremden sonra kurulan kamplara gidiyor; ve aynı zamanda, neredeyse gerçeğe dönüşen bir proje olan ve iyi bir sağlık hizmeti sunabilmek için ameliyathanelere ve yeterli donanıma sahip olacak olan sahra hastanesinin kurulumu bitmek üzere.
Türkiye tarafında ise, Antakya’da (Hatay), günlük çalışmaları organize ettikleri, farklı mobil ekipleri koordine ettikleri, danışmanlık sağladıkları, ihtiyaç sahiplerini ziyaret ettikleri, küçüklerle ilgilendikleri, psikolojik destek sundukları bir operasyon merkezlerini kurmuş durumdalar. Bu komuta merkezine yaklaşık 30 km mesafede, dernek personelinin konaklaması ve dinlenmesi için konteyner ve çadırlarla inşa edilen Altınözü kampı bulunuyor.
MUST Seviye 3 Sahra Hastanesi
Suriye’nin Cinderes kasabasında konteynerlerden inşa edilen bu merkez, bir ameliyathaneye sahip olduğundan için önemli ameliyatların bile yapılması mümkün.
Fakat önemli olan, aynı zamanda yüzden fazla sağlık çalışanının bu bölgeye taşınmasını sağlamak. Hastane, depremzedelere sağlık hizmeti verebilmek için kuruldu. Hakan Bilgin, tüm kuzey ve kuzeydoğu Suriye bölgesini etkisi altına alan mülteci kriziyle birlikte yapılan şeyin, daha iyi bir tıbbi bakım sağlayabilmek için hastaneleri bir araya getirmek olduğunu belirtiyor.
Depremden sonra sahra hastanesi kapsamında seksen yatak ve iki ameliyathane kapasiteli bir klinik ünitesi de kuruldu.
Dünya Doktorları’nın Suriye’nin Afrin bölgesinde bulunan üç kliniğinde günde 300 ila 500 arasında konsültasyon yapılmakta. Karşılaşılan en büyük sorunlardan biri temiz suya erişim. Bu nedenle daha fazla su kaynağına sahip olmak amacıyla su depoları koymaya çalışıyorlar. Kolay olmasa da suyu bulmak için sondaj yapıyorlar ve sağlığa zararlı olmasını önlemek için suyu arıtıyorlar. Tesislerde ayrıca sadece hastane kıyafetlerini değil, tıbbi kıyafetleri de yıkamak için kullanılan çamaşır makinelerinin bulunduğu küçük bir alan var.
Her şey çok temel ve gelişme evresinde ama hijyenden ödün verilmiyor. Dünya Doktorları çalışanları, bölgedeki tüm hastanelerin aşırı kalabalık olduğunu ve bununla bir yere kadar başa çıkabileceklerini söylüyor.
Yaklaşık 20 km uzaklıktaki Afrin’de bulunan merkez hastane doğrudan Türk hükümetinin Sağlık Bakanlığı tarafından destekleniyor. Şu anda 750.000’den fazla kişi burada tedavi görüyor. Sağlık personeli, Dünya Doktorları’nın amacının insanların sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak ve mümkün olduğunca çok sayıda insanı tedavi edebilmek olduğunu belirtiyor.
Bir kişi, bir hikaye
Cemal, Dünya Doktorları ile uzun yıllardır çalışan biri. Deprem sırasında Antakya’daki evlerinde eşi ve çocuklarıyla birlikteymiş. 12. katta yaşıyorlarmış. Her şeylerini kaybetmişler ama hayatta kalmışlar. Dünya Doktorları’ndan çalışma arkadaşlarının da aralarında bulunduğu 200’den fazla dostunu ve akrabasını bu depremde yitirmiş Cemal.
Depremden birkaç gün önce akşam yemeği için nasıl bir araya geldiklerini, o anın fotoğraflarını çektiklerini, şimdi o fotoğrata görünen meslektaşlarının ve doktorların artık orada olmadığını, depremin kurbanları olduklarını anlatıyorlar büyük bir hüzünle.
Cemal, çevreyi iyi tanıyor ve harika bir profesyonel. Hikayesini anlatırken duygulanıyor ama devam ediyor, elinden geldiğince başkalarına yardım ediyor ve çok çalışıyor.
Ferit, Dünya Doktorları’nın Türkiye bölgesinden sorumlu lojistik yöneticisi. 2009’da ABD’ye gitmiş ancak 2011 yılında yeniden ülkesine dönmüş. Cemal gibi o da uzun yıllardır Dünya Doktorları ile birlikte çalışıyor. Deprem gecesi, eşi ve çocuğuyla birlikte evde olduğunu hatırlıyor. Sarsıntı başladığında ve bitmek bilmediğinde ölümün geldiğini düşünmüşler. Oturdukları bina çökmüş. Dışarı çıkmayı başarmışlar ama diğer komşularının o kadar şanslı olmadıklarını anlamışlar o an.
Tüm bu tanıklıkları dinlemek yürek parçalayıcı. Her şeye sahiplerdi ve bir anda her şeyi kaybettiler. Artık bu durumdan nasıl çıkacaklarını bilmiyorlar. Şehri kaplayan bu büyük kaosta üzerine düşeni yapmaktan hiç çekinmiyor Ferit.
Psikolojik destek ihtiyacı
Özlem, cinsel sağlık ve üreme sağlığı danışmanı. Aynı zamanda Dünya Doktorları ekibinde çalışıyor. Kendisi aynı zamanda hamilelik, aile planlaması ve gebe takibinden sorumlu.
Atalayar‘a verdiği röportajda, depremin neden olduğu çok sayıda düşükten bahsediyor. Hayatlarını ve bebeklerini kaybeden kadınların sayısından bahsetmiyorum bile. Artık sadece doğum yapma sorunu yok; bu şartlarda doğum yapan bir kadının sonraki günlerde ihtiyaç duyduğu bakımı sunmak da oldukça çetrefilli fakat hayati öneme sahip. Üstelik evleri de harabeye dönmüş durumda. Kolay değil, acil durum hizmetleri de yok. Çok fazla acı çekildiğini söyleyen Özlem, kamplarda kontrol edilmesi kolay olmayan ve kadınların sessiz kaldığı istismardan da bahsediyor.
Şimdi ve gelecekte çok fazla psikolojik desteğe ihtiyaç duyacaklar. Ekip, faaliyetleri koordine ve organize etmek için yapılan ilk toplantının ardından sabah 8:30’da çalışmaya başlıyor. Merkezin bir de eczanesi var ve ihtiyaç duydukları ilaçları buradan temin ediyorlar. Sabah saat 10:00 civarında kamptaki işlerini yapıyorlar. Ayrıca psikolojik ve psikososyal destek de sunuyorlar. Saat 16:00 sularında operasyon merkezine dönerek tekrar bir araya geliyor, deneyimlerini paylaşıyor ve bir sonraki günün çalışmalarını organize ediyorlar.
Küçükleri de unutmuyorlar; bu nedenle çocukların bu deneyimi geride bırakmaları ve her şey olup bitmeden önce yaptıkları şeyleri yapmaları için bazı alanlar oluşturdular: oyun oynamak, resim yapmak, gülmek ve paylaşmak…
Kısacası, yaşamak zorunda kaldıkları gerçeklikten kendilerini biraz olsun uzaklaştırmak için onlara destek oluyorlar. Bu alanlarda psikologların, hemşirelerin ve çocuk doktorlarının desteğiyle bir süreliğine de olsa her şeyi unutup eğleniyorlar ve ihtiyaç duydukları sağlık hizmetini de alıyorlar.
Doktorlar, hemşireler, psikologlar, asistanlar, şoförler, temizlik işçileri…Hepsi organizasyonun içinde işlerini yapıyor, hepsi başkalarına yardım etme, onlarla dayanışma arzusuyla hareket ediyor ve her birinin kişisel deneyimlerini, hikayelerini, üzüntülerini ve acılarını taşıdıkları kendilerine ait bir “sırt çantaları” var. Kayıpları ve gelecekte ne olacağına dair belirsizlikleri bulunuyor evet, ama aynı zamanda yapmaları gerekeni yaptıklarını bilmenin verdiği bir direnme gücü ve irade de var onlarda.
Buradaki insanların yaşadıkları, şahit oldukları kolay değil. Her şey mahvolmuş, çalışma imkanı yok, yeterli kaynak yok ve geleceği düşünmek stresli. Fakat en azından Dünya Doktorları, onları yalnız bırakmamaya kararlı ve bu kararlılık bazen birçok şeyi değiştirebilir.
BASIN İLETİŞİM
- ONURHAN PEHLİVANOĞLU, Dünya Doktorları Kıdemli İletişim Sorumlusu +90 533 379 18 24 // [email protected]