İSRAİL'İN REFAH'I İŞGALİ İNSANİ FELAKETİ DAHA DA KÖTÜLEŞTİRİRKEN DÜNYA LİDERLERİ HAREKETE GEÇMEKTE BAŞARISIZ OLDU

16 Mayıs 2024, İstanbul.
İsrail’in kara harekâtını Refah’a doğru genişletmemesi yönünde devlet başkanları, BM yetkilileri ve insani yardım kuruluşlarından yapılan defalarca çağrıya rağmen İsrail ordusu 7 Mayıs’ta bölgeye girmişti. Ve şimdi, aralarında 600.000 çocuğun da bulunduğu 1.5 milyondan fazla insanın hayatı tehlike altında. İsrail’in 6 Mayıs’ta hukuksuz bir şekilde “tahliye emri” vermesinden bu yana 450.000‘den fazla Filistinli Refah’ı terk etmek zorunda kaldı. İsrail ordusu halihazırda Refah’taki kentsel alanların kontrolünü ele geçirmişken, 11 Mayıs’ta yeni “tahliye emirlerinin” yayınlanması, temel ve hayat kurtarıcı hizmetlerin tamamen çökmesine yol açacak olan askeri işgalin daha da ilerlemesine zemin hazırlıyor. İsrail ordusunun bölgedeki saldırısı, Refah ve Kerem Şalom / Karm Abu Salem geçişleri yoluyla Gazze’ye yardım erişimini kesintiye uğratmıştır.
Üçüncü Devletler, Gazze’de israil devleti tarafından gerçekleştirilen ağır Uluslararası İnsan Hakları (UİH) ihlallerinin sona erdirilmesi ve hesap verebilirliğin sağlanması için acilen harekete geçme sorumluluğuna sahiptir. Üçüncü Devletlerin UİH’ye saygı gösterilmesini sağlamak için kendi yasal yükümlülüklerini yerine getirmelerinin ilk adımı, Refah işgalini durdurmak, tüm kara geçişlerini açmak ve insani erişim için iç engelleri kaldırmaktır. İsrail’in askeri çabalarının ana tedarikçisi olarak ABD, İsrail’in UİH ihlallerinde önemli bir sorumluluk taşımaktadır. ABD, yüksek kapasiteli bombaların İsrail ordusuna transferini durdurmanın yanı sıra Refah’ta devam eden askeri operasyonu durdurmak için de tüm gücünü kullanmalıdır. Nitekim tüm silah tedarikçileri, 5 Nisan’da BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği‘nde oylanan ve İsrail’e silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın satışını, transferini ve yönlendirilmesini durdurmaya çağıran karara uymak zorundadır. Tüm devletler, derhal ve kalıcı bir ateşkes sağlamak üzere harekete geçmelidir.
İsrail ordusunun “tahliye emirleri” hukuka aykırıdır ve Uluslararası İnsancıl Hukukun (IHL) ağır bir ihlali olan zorla yerinden etme anlamına gelmektedir. İsrail, sivillere ve insani yardım aktörlerine net bir bilgi veya zaman çerçevesi sunmadan yüz binlerce Filistinlinin sığındıkları yeri terk etmeklerini emretmiştir. Uluslararası İnsancıl Hukuk, bir tahliyenin yasal olabilmesi için net koşullar belirler: İşgalci güç, bu tahliyelerin geçici olmasını ve yerinden edilen kişilere tatmin edici hijyen, sağlık, güvenlik ve beslenme koşullarının sağlanmasını ve aynı ailenin üyelerinin ayrılmamasını sağlamalıdır. İsrail makamları bu gerekliliklerin hiçbirini yerine getirmemiştir. Halihazırda üst üste defalarca yerinden edilmenin yükünü taşıyan Refah’taki insanlar, yıkılan altyapı ve henüz infilak etmemiş mühimmatla dolu sokakların ortasında bir kez daha kaçmaya zorlanıyor. Yerlerinden edilen kişiler, bu korkunç yıkıma ve yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli tüm ihtiyaçlardan yoksun olmalarına rağmen Orta Bölge, Han Yunus ve Al Mawasi’ye sığınmaya çalışmaktadır. ”İnsani güvenli bölge“” kavramı, bu şekilde belirlenmiş alanların bombardımana maruz kalması ve kara operasyonları ile hedef alınması nedeniyle geçersiz kalmıştır. Refah’ta aralıksız bombardıman devam ederken, kuzeyde hava ve kara saldırıları artarak devam etmekte ve bu da bölgede zorla yerinden edilmelerin artmasına neden olmaktadır.
İsrail ordusunun Refah’ı karadan işgali, BM Güvenlik Konseyi’nin 2720 ve 2728 sayılı kararlarının yanı sıra Uluslararası Adalet Divanı tarafından İsrail’e emredilen ve saldırılardan etkilenen Gazze halkına temel hizmetlerin ve insani yardımın sağlanması yönündeki geçici tedbirleri ihlal ederek bölgeye yapılması planlanan insani yardım faaliyetlerini engellemektedir. İsrail’in geçtiğimiz aylarda Gazze’nin kuzeyinde yürüttüğü askeri saldırılar sonucunda insani yardım aktörleri, bina ve depolar da dâhil olmak üzere yardım kapasitelerinin önemli bir kısmını Refah’a taşımak zorunda kalmıştır. İsrail saldırıları, daha şimdiden insani yardım personelinin güvenlik nedeniyle bölgeden çekilmek zorunda bırakılmasına ve operasyonların bir kısmını kapatmaya ya da son derece tehlikeli koşullar altında başka bölgelere yeniden taşımaya zorlamaktadır. Refah’ın doğusunda hayati önem taşıyan yardımların bulunduğu depolara İsrail işgal güçlerinin varlığı nedeniyle erişilememektedir. Refah’taki tıbbi tesisler ise birbiri ardına kapanmaktadır (1).
Refah ve Kerem Şalom / Karm Abu Salem geçişlerinin İsrail güçlerinin işgali altında kaldığı her saat, daha fazla Filistinli açlığa mahkum edilmekte, en temel insan haklarından biri olan sağlığa erişimden mahrum bırakılmaktadır.
İsrail güçleri, insani yardım malzemelerini Refah’a ulaştırmak isteyen insani yardım çalışanlarının buradaki geçişi kullanmasını tamamen engellemektedir. Kerem Şalom / Karm Abu Salem geçişi çevresinde İsrail’in kara işgalinden kaynaklanan yoğun askeri tahkimat, insani yardım konvoylarının sürekli hareketi için gerekli güvenlik koşullarını sağlayamamaktadır.
Bu iki geçiş, bölgeye yardımın ulaştırılması için hayati önem taşıyan kilit noktalardır. Bu geçişlerin kapatılması Gazze’yi daha da büyük bir insani felaketin içine sürüklemektedir. Gazze’nin kuzeyinde işgal sebebiyle ortaya çıkan kıtlık durumu, Dünya Gıda Programı tarafından teyit edilmiş ve sağlık sistemi giderek daha derin bir çöküşe sürüklenirken, gıda, su, yakıt ve tıbbi malzeme gibi kritik yardım malzemelerinin stokları da hızla tükenmektedir. Bu durum, sivillerin hayatta kalması için gerekli olan hizmetlerin tıkamasına yol açmıştır (2).
Kuzeydeki geçiş noktalarının son derece sınırlı bir şekilde yeniden açılması ya da denizden bir geçiş güzergahı oluşturma ihtimali, güney kara geçişlerinden erişimin azaltılmasını meşrulaştırmak için bir gerekçeye dönüştürülemez.
Yakıtın tükenmesi, insani yardım operasyonlarının ve temel hizmetlerin durması gibi ciddi bir risk oluşturmaktadır. Yerinden edilmiş 1.7 milyondan fazla insanın öncelikli ihtiyaçlarının karşılanması da dahil olmak üzere, tüm insani yardım faaliyetlerinin işleyişi yakıta bağlıdır. Bölgeye acilen yakıt girişine öncelik verilmesi, Gazze’nin harap olmuş sağlık sistemi ve insani yardım müdahalesinden geriye kalanların sürdürülebilmesi için hayati önem taşımaktadır (3).
DİPNOTLAR
- (1) Bölgedeki en büyük sağlık tesisi olan Al Najjar hastanesi, İsrail güçleri tarafından ele geçirilen bölgede bulunduğu için faaliyetlerini durdurdu ve Kuvey hastanesi de İsrail'in "tahliyet emirleri" ile tehdit edilen bölgeye dahil olduğu için muhtemelen operasyonlarına son verecek.
- (2) Gazze'nin güneyindeki 12 fırından 8'i ve anklav genelinde daha fazlası, malzeme ve yakıt eksikliği nedeniyle faaliyetlerini durdurma riskiyle karşı karşıya. Tıbbi tahliyeler bir anda durdu ve bu, çocuklar da dahil olmak üzere kritik hastaları doğrudan ölüme mahkum etmiş durumda.
- (3) Özellikle endişe verici olan, en az 10 hastane, 8 fırın, 28 ambulans, 23 klinik ve 17 birinci basamak sağlık merkezi, bölgeye acilen yakıt girmesine izin verilmezse faaliyetlerini durdurabilir. Yoğun bakımdaki bebeklerin, riskli gebelik ve doğum zamanı yaklaşmış kadınlarla birlikte travmatik hastaların hayatları tehlikede...Yakıt eksikliği, Gazze'deki insani yardım operasyonlarını zaten olumsuz etkileyen telekomünikasyonu da tehlikeye atmakta.
İMZACILAR
- •ActionAid
- •Action Against Hunger
- •American Friends Service Committee (AFSC)
- •Amnesty International
- •A.M. Qattan Foundation
- •Anera
- •Churches for Middle East Peace (CMEP)
- •DanChurch Aid (DCA)
- •Humanity & Inclusion/ Handicap International (HI)
- •IM Swedish Development Partner
- •INTERSOS
- •Médecins du Monde International Network
- •Mennonite Central Committee
- •Mercy Corps
- •Norwegian Church Aid (NCA)
- •Norwegian People's Aid
- •Oxfam
- •Plan International
- •Relief International
- •War Child Alliance
BASIN İLETİŞİM
-
Onurhan Pehlivanoğlu
Kıdemli İletişim Sorumlusu, Dünya Doktorları
[email protected] // +90 533 379 18 24